DEVAM: 12. Mescid
İnşası
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الْوَارِثِ
عَنْ أَبِي
التَّيَّاحِ
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
قَالَ قَدِمَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الْمَدِينَةَ
فَنَزَلَ فِي
عُلْوِ
الْمَدِينَةِ
فِي حَيٍّ
يُقَالُ
لَهُمْ بَنُو
عَمْرِو بْنِ
عَوْفٍ
فَأَقَامَ
فِيهِمْ
أَرْبَعَ
عَشْرَةَ
لَيْلَةً
ثُمَّ
أَرْسَلَ
إِلَى بَنِي
النَّجَّارِ
فَجَاءُوا
مُتَقَلِّدِينَ
سُيُوفَهُمْ
فَقَالَ
أَنَسٌ
فَكَأَنِّي
أَنْظُرُ
إِلَى رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَلَى
رَاحِلَتِهِ
وَأَبُو
بَكْرٍ رِدْفُهُ
وَمَلَأُ
بَنِي
النَّجَّارِ
حَوْلَهُ
حَتَّى
أَلْقَى
بِفِنَاءِ
أَبِي أَيُّوبَ
وَكَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُصَلِّي
حَيْثُ أَدْرَكَتْهُ
الصَّلَاةُ
وَيُصَلِّي
فِي
مَرَابِضِ
الْغَنَمِ وَإِنَّهُ
أَمَرَ
بِبِنَاءِ
الْمَسْجِدِ
فَأَرْسَلَ
إِلَى بَنِي
النَّجَّارِ
فَقَالَ يَا
بَنِي
النَّجَّارِ
ثَامِنُونِي
بِحَائِطِكُمْ
هَذَا
فَقَالُوا
وَاللَّهِ لَا
نَطْلُبُ
ثَمَنَهُ
إِلَّا إِلَى
اللَّهِ عَزَّ
وَجَلَّ قَالَ
أَنَسٌ
وَكَانَ
فِيهِ مَا
أَقُولُ
لَكُمْ كَانَتْ
فِيهِ
قُبُورُ
الْمُشْرِكِينَ
وَكَانَتْ
فِيهِ خِرَبٌ
وَكَانَ
فِيهِ نَخْلٌ
فَأَمَرَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِقُبُورِ
الْمُشْرِكِينَ
فَنُبِشَتْ
وَبِالْخِرَبِ
فَسُوِّيَتْ
وَبِالنَّخْلِ
فَقُطِعَ
فَصَفُّوا
النَّخْلَ
قِبْلَةَ الْمَسْجِدِ
وَجَعَلُوا
عِضَادَتَيْهِ
حِجَارَةً
وَجَعَلُوا
يَنْقُلُونَ
الصَّخْرَ
وَهُمْ
يَرْتَجِزُونَ
وَالنَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَعَهُمْ
وَهُوَ
يَقُولُ
اللَّهُمَّ
لَا خَيْرَ إِلَّا
خَيْرُ
الْآخِرَهْ
فَانْصُرْ
الْأَنْصَارَ
وَالْمُهَاجِرَهْ
Enes b. Malik
(r.a.)'den, demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Mekke'den
Medine'ye gelince Medine'nin (Necid tarafındaki) Ben-i Amr b. Avf denilen
mahallesinin yüksek semtine indi. Orada on dört gün kaldı. Sonra, Neccar
oğullarına haber gönderdi. Onlar da kılıçları omuzlarına asıllı bir vaziyette
geldiler. Sanki şu anda Resulullah'ı hayvanının üzerinde, Ebu Bekr'i
terkisinde, Neccar oğullarının ileri gelenlerini de Efendimizin etrafında görür
gibiyim. Böylece, Ebu Eyyub'un bahçesine geldi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) namazı vakti geldiği yerde hatta koyun ağıllarında kılardı.
Mescid'i bina etmekle emrolundu ve Neccar oğullarına haber gönderdi. (Onlar
gelince): "Ey Neccar oğulları, Şu bahçenizin fiyatını söyleyiniz (ve bana
satınız)" buyurdu.
Vallahi bunun ücretini
ancak Allah (azze ve celle)'den isteriz, dediler.
Enes devamla dedi ki,
bahçe'de şu söyleyeceğim şeyler vardı: Bir bölümünde müşriklerin kabirleri,
bazı yerlerinde yıkık bina kalıntıları, bir kısmında da hurma ağaçları.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in emri ile müşriklerin kabirleri
açılıp (kemikleri) başka yerlere nakledildi. Bina kalıntıları düzeltildi,
hurmalar da kesildi. Bu hurmalar, mescidin kıble tarafına dizildi. Kapının
kenarlarını taşla yaptılar. Sahabiler recez söyleyerek taş taşımaya başladılar.
Hz. Nebi'de onlarla birlikte; "Allah'ım, yegane hayrdır; hayr-i ahiret -
Sen Ensar'a ve Muhacirlere yardım et"
Diğer tahric: Buhari,
salat; Buyu'; vesaya; Medine; Menakibu'l-Ensar; Müslim, mesacid; Nesai,
mesacid; Ahmed b. Hanbel, III, 118, 163, 212, 244.
AÇIKLAMA: Recez: Arap şiirinde bir aruz veznidir. Bazı
alimler bunun şiir değil secİ'Ii bir söz olduğunu söylerler.
Bu
"eser" Hz. Nebiin Mekke'den Medine'ye hicret ettikten sonra Mescid-i
Nebevi'yi inşa edişini anlatmaktadır.Burada anlatıldığına göre,'Efendimiz
Medine'ye teşrif edince önce şehrin Necid istikametindeki yüksek kısmında
bulunan Benu Amr b. Avf kabilesinin yanına inmiş, orada on dört gün kaldıktan
sonra Neccar oğulları yurduna gelmiş ve Neccar oğullarına ait bir bahçeyi
satın almak istemiştir. Ancak Neccar oğulları bu bahçeyi maddi bir karşılık
beklemeden Allah rızası için vermek istemişlerdir. Bu rivayette Neccar
oğullarının bu rızasına karşılık Resulullah'ın para ödeyip ödemediği, tasrih
edilmemiştir. Halbuki başka rivayetlerde bu bahçenin Seni ve Süheyl adında iki
yetime ait olduğu, bu yetimlerin bahçeyi karşılıksız hibe etmek istedikleri,
fakat Hz. Nebi'in burayı hibe olarak kabul etmediği ve parasının Hz. Ebu Bekir
tarafından ödenerek satın alındığı ifade edilmektedir. Bu farklı rivayetler bir
araya getirilince, Neccar oğullarının bahçeyi karşılıksız vermek istemeleri
üzerine, Hz. Nebi burasının, o kabileden iki yetime ait olduğunu öğrenmiş ve
hibe olarak kabul etmemiş, satın almakta ısrar etmiş, sonunda parası Ebü Bekir
(r.a.) tarafından ödenerek satın alınmış olduğu anlaşılmaktadır.
Kabristanda Namaz ve Kabristanın
Mescide Çevrilmesi
Bu
hadis-i şerifin belirlediği en önemli konu mescid yapılacak arazideki müşrik
kabirlerinin başka tarafa nakledilmesi meselesidir. Bu bölüm incelenince şu
hususlar karşımıza çıkar:
1.
Kabristanda namaz kılınması men'edilmiş olduğu halde, Hz. Peygamber,
kabristanın yerini mescid yapmıştır.
2.
Müşriklerin kabirleri açılmış ve içerisindeki kemikler başka tarafa nakledilerek
yerine mescid yapılmıştır.
3.
İhtiyaç anında müslümanların kabristanına da aynı uygulamanın yapılması caiz
midir?
Şimdi
teker teker bu maddeleri açıklamaya çalışalım: Birinci maddede belirtilen konu
için, Hattabi aynen şunları söyler:
"Bu
hadisten anlıyoruz ki, kabirler açılıp toprakları nakledilerek burada yere
karışan bir necaset kalmayınca orada namaz kılmak caizdir. Kabristanda namazın
men'edilmesi, oranın toprağına ölülerin irin ve kanları karıştığı içindir. Ama
toprak başka tarafa nakledilince artık oraya kabristan denmez ve arazi tekrar
temiz hükmüne döner."
2.
İhtiyaç anında müşriklerin kabirlerinin açılıp açılamayacağı konusunda
alimlerin değişik görüşleri vardır. Evzai, Hz. Nebi müşriklerin evlerine
girmeyi men'etmiştir. Öyle olunca kabirlerine girme öncelikle yasaktır. O halde
müşriklerin kabirleri açılarak içindeki ölülerin kemikleri çıkartılamaz, der.
Ulemanın
çoğunluğu ise, ihtiyaç duyulduğunda müşriklerin kabirlerinin açılabileceği ve
yerine mescid inşa edilebileceği görüşündedir.
Hattabi
bu konuda da şunları söyler: "Bu hadisten öğrenmiş oluyoruz ki, ihtiyaç
anında kafirlerin kabirlerinin açılması mubahtır. Nitekim rivayet edilmiştir
ki, Hz. Nebi Taife giderken ashabına Ebu Rigal'in kabrinin açılmasını emretmiş
ve onunla beraber altından bir dalır^ gömülmüş olduğunu söylemiş. Ashab da
kabri açıp o dalı çıkarmıştır.
3.
Müslümanların kabristanına cami yapılıp yapılamayacağı veya bir başka şey için
kullanılıp kullanılamayacağı konusunda alimlerin görüşü de şudur:
"Malikilerden İbn Kasım şöyle der, "Müslümanların kabirlerinin izi
silinirse, oraya mescid inşa edilmesinde bir beis görmüyorum. Çünkü kabristan
müslümanların ölülerini gömmek için bir vakıftır. Dolayısıyla oraya bir
kimsenin malik olması caiz değildir. Kabirlerin izi kaybolur ve oraya ölü gömmeye
ihtiyaç olmazsa, oranın mescide sariedilmesi caizdir. Çünkü mescid de
müslümanlar için vakıftır."
Malikilerden
İbn Vehb ve İbnü'l-Macişun'un görüşleri de aynı istikamettedir. Ancak İbn Vehb
bunu yirmi sene ile kayıtlamıştır.
Hanbeliler
de şöyle derler: "Ölü çürümüş, ise, kabristana ekin ekmek, ağaç dikmek
veya üzerine bina yapmak caizdir. Çürümemiş ise caiz değildir."
Hanefi
alimlerinden Ayni bu konuda şöyle der: "Hanefi uleması der ki; mescid
harab olup eskidiği ve etrafında cemaat kalmadığı, kabristan da harap olup
kabirlerin izleri kaybolduğu zaman eski sahiplerinin mülküne dönerler. Buralar
mülk olduğuna göre, mescidin yerine başka bir bina, kabristana da mescid veya
başka bir şey yapılması caizdir. Eğer eskiyip harab olan mescid veya
kabristanın sahibi yoksa buralar beytülmale intikal eder."
Şurası
unutulmamalı ki; Hanefilere göre cami olarak yaptırılan yer ile ölülerin
defnine tahsis edilen yerler içinde namaz kılınır veya bir ölü defne-dilirse
vakıf olur. Onun defnedildiği yer; vakıfın ise, alınıp satılmayacağı, özel mülk
olarak kullanılmayacağı hüküm olarak bilinmektedir. İslam diyarındaki
uygulamalar da bu şekilde olmuştur.
Üzerinde
durduğumuz hadis-i şerifte, Hz. Nebi'in içerisinde müşriklerin kabirleri
bulunan bahçeyi sahiplerinden satın alması, Ayni'nin sözlerinin isabetini
ortaya koymaktadır. Hattabi ölünün sarıldığı kefenin de kefen sahibinin mülkü
olduğunu ilave etmiştir.
Şafiilerin
bu konudaki görüşlerine gelince: Vakfedilmiş kabristanlarda mescid yapılması
mekruhtur. Vakfedilmeyen yerlerde ise, haramdır. Binanın yerin üstünde veya
altında olması arasında fark yoktur. Böyle binaların yıktırılması hakim
üzerine vaciptir.
Yukarıya
naklettiğimiz görüşlerden anlaşılıyor ki, eskiyen ve cenaze defnedilmeye
ihtiyaç olmayan kabristanların başka bir maksatla kullanılması, Maliki, Hanbeli
ve Hanefi mezheblerine göre caiz, Şafiilere göre ise, mekruhtur.
Hadis-i
şerifin son kısmında, Resulullah (s.a.v.)’in taş taşırken ashabı ile beraber
recez söylediği ifade edilmektedir. Burada şöyle bir soru hatıra gelebilir.
Hz. Nebi'in Şiir Söylemesi
Cenabı
Allah "Biz ona şiiri öğretmedik, O'na yakışmaz da..."[Yasin 69]
ayet-i kerimesi ile Hz. Peygamberin şiir söylemesini haram kılmıştır. Nasıl
oluyor da Hz. Nebi mescidi inşa ederken şiir söylemiştir?
Hatıra
gelmesi muhtemel bu soruya iki şekilde cevap verilmiştir:
a.
Hz. Nebiin söylediği şiir değil, seci'li sözdür,
b.
Hz. Resulullah'ın söylediğinin şiir olduğu kabul edilirse, Hz. Peygamber kendi
şiir yazmamıştır. Başkalarının yazdığı şiiri söylemiştir. Bu şiir söyleme
değil, şiir okumadır. Bu da haram değildir. Cenabı Allah'ın men'-ettiği Hz.
Nebi'in kendi şiirini söylemesidir.
Ayrıca
şunu belirtelim ki, arapçada şiir nedir?
Arapça'da
şiir Bahir denilen belirli kalıplar içinde uyum sağlanarak söylenen vezinli
sözlerdir. Buna göre söylenen söz tesadüf eseri bir kalıba uyarsa kasıt şartı
bulunmadığından buna şiir denmez. Yine, seçili olan veciz ifadeler vezne
uymadığı takdirde şiir olmamaktadır.
Resulullah'ın
başkasına ait olan bir şiiri tekrarlamasına gelince tam bir beyti aynı kalıplar
içinde tekrarladığını ifade eden bir delile rastlanmamaktadır.. Hatta,
müslüman olan Muallaka şairlerinden Lebid'e ait bir şiirin bir" beytinin
bir mısraını söylediği ikinci mısraı tamamlamadığı siyer kitaplarında açıkça
nakledilmektedir. Bundan da anlaşılıyor ki, Resulullah şiir söylememiş,
söylenmiş bir şiirin yarısını şairlerin söylediğinin en doğrusu diyerek
ashabına: "Allah'tan başka her şey yok olacaktır ve yok olmaya
mahkumdur" manasına gelen Lebid'in mısraını nakletmiştir.
Bazı Hükümler
1.
Kafir beldesinden, İslam ülkesine hicret caizdir.
2.
Tebeanın, reisin etrafında toplanmaları vacıbtır.
3.
Namaz vakti nerede girerse girsin orada kılınması caizdir.
4.
Koyun ağıllarında (necaset üstünde olmamak şartıyla) namaz kılmak caizdir.
5.
Cami yapımı teşvik edilmiştir.
6.
Alış-veriş caiz, gasb memnudur.
7.
Allah için teberruda bulunmak meşrudur.
8.
Müşriklerin eskimiş olan kabirlerini açmak ve kabristanın yerini satmak
caizdir.
9.
İhtiyaç halinde meyveli de olsa ağaçların kesilmesi caizdir.
10.
Müşriklerin kabirleri açılıp içindekiler başka bir tarafa taşındıktan sonra
orada namaz kılmak caizdir.
11.
Müslüman topluluğun ihtiyacına ait işleri birlikte çalışmak sureti ile
yapmaları mümkündür.